8 Mayıs 2008 Perşembe

“Nur Dede anlatıyor -3-” kitabından :


PEYGAMBERIMIZIN EDEBI VE AHLÂKI NASILDI
“Edebin her çeşidini Cenab-ı Hak, Sevgili Peygamberimizde toplamıştır. Onun sünettini terk eden,edebi terk eder”
Edep ne demektir,ne anlama gelir?
Edep,güzel ahlâktır.
Edep,herkesle iyi geçinmektir,güzel konuşmaktır.
Edep,tatlı dilli güler yüzlü olmaktır.
Edep,nezakettir,zarif olmaktır.Inceliktir,ince ruhlu olamktır.Katı ve kırıcı olmamaktır.
Edep,adalettir,âdil olmaktıröherkese eşit davranmaktır, her şeye hakkını vermektir.
Edep,latif olmaktır,insanlara yumuşak davranmaktır,gönül almaktır,kalp kazanmaktır.
Edep,merhamettir,şefkattir,acımaktır,acıları paylaşmaktır,merhametli olmaktır.
Sonuç olarak,edep,insan olarak hoşumuza giden her türlü davranıştır.Her türlü insani güzelliklerdir.
İşte Yüce Rabbimiz,edebin her türlüsünü,bütün çeşitlerini,bütün kısımlarını Peygamber Efendimiz(as)ın üzerinde toplamıştır.


Kur’ân’ın övdüğü gibi,”Muhakkak ki Sen çok büyük bır ahlâk üzerindesin.”
Yani,Peygamberimizin ahlâkın özel olarak Cenab-ı Hak övüyor,yüceltiyor,takdir ediyor.
Çünkü Peygamberimize(as) güzel ahlâkı ve edebi doğrudan doğruya öğreten Odur.
Peygamberimiz(as) bu konuda der ki:
“Bana edebi Rabbim öğretti,en güzel edebi bana O verdi”
Peygamberimizi özel olarak Rabbi yetiştirdi.
Peygamberimiz(asm), Allah’ın özel eğitiminden geçti.
Peygamerimize her şeyi Rabbi öğretti.
Bunun için Peygamberimiz hiçbir insandan ders almadı,hiçbir din adamından bir şey öğrenmedi.
Güzel ahlakin tamamini,her cesidini Cenab-ı Hak, Peygamberimizin şahsında bir araya getirmiştir.
Bunun içindir ki, Peygamberimizin ahlâkı mucizedir.Hiçbir kimse Onun ahlâkına ve edebine yetişemez.
Herkes Onu taklit eder,Onun gibi olmaya çalışır, Onun yaptıklarını yapmaya gayret eder .
Ona ayna olmak ister,Ona bakarak kendine çekidüzen verir.
Onun hayatından kendi hayatına güzellikler yansıtır. Ona bakarak güzelleşir, güzelliğini arttırır.
Çünkü Peygamberimizin her hali mükemmeldi,her davranışı üstünde,her hareketi olgundu, her yönü idealdi,her yanı yüksek seviyedeydi.

Peygamberimiz cok merhametli bir insandi.Kadınlara,çocuklara,kimsesizlere, öksüzlere yetimlere,hayvanlara çok merhametli ve çok şefkatli idi.
Özellikle,çocukları çok severdi.Torunu Hz.Hasan ve Hüseyin’i bazen kucağına alarak namaz kılardı.Omuzlarına ve sırtına alır,gezdirirdi.
Peygamberimizin genç sahabilerinden Hz.Enes anlatıyor: “Bir defasında Peygamber Efendimiz secdede iken Hasan ve Hüseyin geldiler,sırtına çıktılar:ininceye kadar Peygamberimiz secdeyi uzattı.
Oradakiler sordu:
“Ya Resulallah,secdeyi uzatmiş olmadınız mı?”
“Oğlum sırtıma çıkınca acele etmekten çekindim.”
Peygamberimiz,sokakta çocukları görünce hemen yanlarına varır,selam verir, hallerini hatırlarını sorardı.Eline taze,yeni çıkmış,turfanda bir meyve geçince önce çocuklara ikram ederdi.
Peygamberimiz çok cömert bir insandı.Özellikle fakir ve yoksulları görür gözetir, ihtiyaçlarını karşılar.
Kapısına birisi gelir,bir şey isterse, kendi ihtiyacı olduğu halde yemez, ona verirdi, giymez, onu giydirirdi.
Peygamberimiz eline geçen her şeyi dağıtırdı.Elinde ve evinde dünyalık bir şey bulundurmazdı.
Kenarda köşede akşamdan bir şey kaldığını öğrense hemen onu bir ihtiyaç sahibine gönderirdi.
Peygamberimiz her şeyini Allah yolunda harcardı.Geride hiçbir şey bırakmazdı.

Peygamberimiz cok mütevazi bir insandı.Kimseye üstten bakmaz, kendisini sahabilerden ayırt etmezdi.Onlardan birisi gibi yaşardı.
Ortak iş yapılacağı zaman hemen kendisi de görev alırdı.
Yoldaydılar.Peygamberimiz Sahabilerinden bir koyun kesip pişirmelerini istedi.Sahabilerden birisi öne çıktı:
“Ya Resulallah,koyunu kesmek benim üzerime olsun”dedi.
Bir başkası ileri atıldı:
“Ya Resulallah,pişirmesi de benim üzerime olsun”
Başka bir sahabi hizmete talip oldu:
“Onu yüzmesi de benim üzerime olsun”dedi.Kendi aralarında görev bölümü yaptılar.
Peygamberimiz de, “odun toplamak da benim üzerime olsun”diyerek katılmak istedi..
Sahabiler buna razı olmak istemediler:
“Ya Resulallah,biz sizin yapacağınız işi de görmeye yeteriz.Sizin çalışmanıza ihtiyaç yoktur” dediler.
Bunun üzerine Peygamberimiz eşsiz tevazuunu göstererek şöyle buyurdu:
“Sizin benim işimi de göreceğinizi ve yeterli olacağınızı biliyorum,fakat ben size karşı ayrıcalıklı bir durumda bulunmaktan hoşlanmam.Çünkü,ALLAH,kulunu sahabileri arasında ayrıcalıklı durumda görmekten hoşlanmaz.”

Peygamberimiz çok nazik bir insandı.Çok efendiydi.Çok ince ruhlu idi.Onun nezaketini en yakinlarından dinliyoruz.
Efendimizin hanımı Hz.Aişe annemiz diyor ki:
“Peygamberimizden daha güzel ahlâka sahip hiç kimse yoktur.Ashabından ve ailesinden birisi kendisine seslenince,”Buyrun,efendim” diye cevap verirdi.
“Bu sebeple ALLAH,Ona “Sen yüksek ahlâk üzeresin” buyurmuştur.”

On senesini Peygamberimizin yanında geçen Hz.Enes diyor ki:
“Peygamberimiz,kendisine bir şey soranı can kulağıyla dinlerdi.Soruyu soran yanından ayrılmadıkça,onu terk etmezdi.”
“Peygamberimizle bir kimse tokalaşırsa veya bir kimse tokalaşmak için elini uzatınca,karşısındaki kişi elini çekmeden Peygamberimiz elini çekmezdi.
“Biriyle yüz yüze gelince,karşındaki yüzünü dönüp ayrılmadıkça Peygamberimiz o kimseden yüzünü çevirmezdi.Önüne oturan kimseye hiçbir zaman ayaklarını uzatmazdı.Karşılastığı kimseye önce kendisi selam verirdi.Ashabıyla tokalaşmaya önce kendisi başlardı.
“Kendisini ziyarete gelenlere ikramda bulunurdu.Oturmaları için çok kere hırkasını yere sererdi.Bazen de altındaki minderi misafire verir,üzerine oturması için işaret eder,kendisi açık yere otururdu.”
Peygamberimizin ahlâk güzelliğini ve edep üstünlüğünü anlatmakla bitiremeyiz. Onun ahlâkı ve edebi hakkında ciltler dolusu kitaplar yazılmış,binlerce konferans verilmiş,binlerce şiir yazılmıştır.
Ne mutlu bize ki böyle bir Peygamberimiz vardır.


(On Birinci Lem’a’dan)

7 Mayıs 2008 Çarşamba

Esmâ-ül Hüsnâ



Esmâ-ül Hüsnâ, Allah'ın güzel isimleri demektir.
Bir âyet-i kerîmede:"En güzel isimler O'nundur (Allah'ındır)" (Haşr: 24) buyurulmaktadır. Diğer bir âyette de; en güzel isimlerin Allah'a ait olduğu belirtildikten sonra, bu isimlerle dua edilmesi tavsiye olunmaktadır (A'râf: 180). Esmâ-ül Hüsnâ ile ilgili olarak Buhârî ve Müslim'de: "Allah'ın 99 ismi vardır. Kim bunları ezberlerse (îman eder ve ezbere sayarsa) Cennete girer" buyurulmuştur. "Kim bunları (Esmâ-ül Hüsnâ'yı) mânâlarını anlayarak sayar, bunlarla Allah'ı zikrederse Cennete girer."
Allah: Her ismin vasfini ihtiva eden öz adi.
Er-Rahmân: Dünyada bütün mahlûkata merhamet eden, sefkat gösteren, ihsân eden.
Er-Rahîm: Âhirette, müminlere aciyan.
El-Melik: Yaratici, kâinatin sahibi.
El-Kuddûs: Her noksanliktan uzak .
Es-Selam: Her tehlikeden selâmete çikaran.
El-Mümin: Imân nûrunu veren.
El-Müheymin: Her seyi görüp gözeten.
El-Aziz: Mutlak gâlip, karsi gelinemez.
El-Cebbâr: Diledigini yapan ve yaptiran.
El-Mütekebbir: Büyüklükte esi yok.
El-Halik: yaratan, yoktan var eden.
El-Bari: her seyi kusûrsuz yaratan.
El-Musavvir: Varliklara sûret eden. Onlari birbirinden ayiran özellikte yaratan.
El-Gaffar: Günâhlari magfiret eden.
El-Kahhâr: Her istedigini yapacak güçte.
El-Vehhâb: Karsiliksiz ni'met veren.
Er-Razzâk: Her varligin rizkini veren.
El-Fettâh: Her türlü sikintilari gideren.
El-Alim: Gizli açik, geçmis, gelecek her seyi, ezeli ve ebedi ilmi ile çok iyi bilen.
El-Kâbid: Riziklari daraltan, ruhlari alan.
El-Basit: Riziklari genisleten, ruhlari veren.
El-Hafid: Kafir ve facirleri alçaltan.
Er-Rafi: Seref verip yükselten.
El-Mu'iz: Diledigini aziz eden.
El-Müzil: Diledigini zillete düsüren.
Es-Semi: Mükemmel isiten.
El-Basir: Gizli açik, her seyi iyi gören.
El-Hakem: Mutlak hakim, hakki batildan ayiran.
El-Adl: Mutlak adil, yerli yerinde yapan.
El-Latif: Lütfeden, her seye vakif.
El-Habir: Her seyden haberdar.
El-Halim: Cezada acele etmeyen, hilm sahibi.
El-Azim: Büyüklükte benzeri yok.
El-Gafûr: Affi, magfireti bol.
Es-Sekûr: Az amele, çok sevap veren.
El-Alî: Yüceler yücesi.
El-Kebir: Büyüklükte benzeri yok.
El-Hafîz: her seyi koruyucu olan.
El-Mukit: Her çesit rizki yaratan.
El-Hasib: Kullarin hesabini en iyi gören.
El-Celil: Celal ve azamet sahibi.
El-Kerim: Keremi bol, karsiliksiz veren.
Er-Rakîb: Her varligi her an gözeten.
El-Mucib: Dualari kabul eden.
El-Vasi: Rahmet ve kudret sahibi, ilmi ile her seyi ihata eden.
El-Hakim: Her seyi hikmetle yaratan
El-Vedûd: Igligi seven, iglik edene ihsan eden. Sevgiye layik olan.
El-Mecid: Zati serefli, ni'meti, ihsani sonsuz.
El-Ba'is: Peygamber gönderen, mesherde ölüleri dirilten
El-Sehid: Her an her yerde hazir ve nazir.
El-Hak: Varligi degismeden duran. Var olan, hakki ortaya çikaran.
El-Vekîl: Kullarin islerini bitiren.
El-Kavi: Kudreti en üstün ve hiç azalmaz.
El-Metîn: Kuvvet ve kudret menbai.
El-Velî: Müminleri seven, yardim eden.
El-Hamîd: Hamd ve senâya lâyik.
El-Muhsî: Varliklarin sayisini bilen.
El-Mübdi: Maddesiz, örneksiz yaratan.
El-Mu'îd: Yarattiklarini yok edip, sonra tekrar diriltecek olan.
El-Muhyî: Mahluklara can veren.
El-Mümît: Her canliya ölümü tattiran.
El-Hayy: Ezeli ve ebedi bir hayat ile diri.
El-Kayyûm: Zati ile kâim, Mahlûklari varlikta durduran.
El-Vâcid: Hiçbir sey kendine gizli degil.
El-Mâcid: Keremi, ihsâni bol olan.
El-Vâhid: Zât, sifat ve fiillerinde benzeri ve ortagi olmayan, tek olan.
Es-Samed: Hiçbir seye ihtiyaci olmayan, herkesin muhtaç oldugu merci.
El-Kâdir: Kudret sahibi, diledigini yapan.
El-Muktedir: Diledigi gibi tasarruf eden, her seyi kolayca yaratan, kudret sahibi.
El-Mukaddim: Serefte birini öne alan.
El-Muahhir: Dilediklerini tehir eden.
El-Evvel: Ezelî, varliginin baslangici yok.
El-Âhir: Ebedî, varliginin sonu yok.
Ez-Zâhir: Yarattiklari ile varligi açik.
El-Bâtin: Aklin tasavvurundan örtülü.
El-Valî: Bütün kâinati idare eden.
El-Müteâlî: Son derece yüce.
El-Ber: Iyilik ve ihsâni bol.
Et-Tevvâb: Tevbeleri kabûl eden.
El-Müntekim: Âsilere cezâ veren.
El-Afüvv: Affi çok, günahlari yok eden.
Er-Raûf: Çok merhamet eden, sefkatli.
Mâlik-ül Mülk: Mülkünde hâkim.
Zül-Celâli vel Ikrâm: Celâl, azamet, seref, kemâl ve ikrâm sahibi.
El-Muksit: Mazlûmlarin hakkini alici.
El-Câmi: Iki ziddi bir arada bulunduran.
El-Ganî: Ihtiyâçsiz. Her sey Ona muhtaç.
El-Mugnî: Ihtiyaç gören, fazliyla doyuran.
El-Mâni: Dilemediklerine mani olan.
Ed-Dâr: Elem, zarar verenleri yaratan.
En-Nâfî: Menfaat veren seyleri yaratan.
En-Nûr: Zati açik ve âlemleri nûrlandiran.
El-Hâdî: Hidâyet veren.
El-Bedî: Misâlsiz, örneksiz yaratan.
El-Bâkî: Varligi ebedî olan.
El-Vâris: her seyin asil sahibi olan.
Er-Resîd: Irsâda muhtaç olmayan.
Es-Sabûr: Cezâ vermede, acele etmez

25 Nisan 2008 Cuma

Üsküp ,, Petar Zdravkovski - Penko'' İ.O - Popova Şapka gezisi

Popova Şapka




Popova Şapka'dan dönerken